Ihre Browserversion ist veraltet. Wir empfehlen, Ihren Browser auf die neueste Version zu aktualisieren.

    YouTube

    Facebook

    Instagram

Fields marked with * are required.

Hanifi Dede Hanifi Arslan (1939-1985)

HANIFI DEDEHANIFI DEDE

alamanyabeyleri / Kaynak Anşe K.
 
Hatırladıgım kadari ile Buruviran dan bir anım.
Annem ile beraber Burunviran Köyü'ne teyzemin evine gittim.
(Velikan Ahmet'in karısı Emine oğlu Nasıf,Yusuf kızı Melek ve Fatma)
Annem ile Hüseyin çavusun evine gittik,orada bacısının kızı gelin idi.(Melek)...
Hüseyin çavusun evinde kurban kesilmiş yemek yediriyorlardi.(yemeğin ne için yedirildiğini hatırlayamıyorum)
Yemeğin duası yapılması için Karpınar Köyünden Hanifi Dede'yi getirmişler di.
Yemek görürken ondan yemeğin duasını etmesini isterler.Kendini bilmez bazıları onu cidiye almayarak alaya alırlar.
Hanifi Dede yemek pişirdikleri Oda ya geçer oradaki bulunan topluluga bakar.
Orada bulunan bir kişiyi O topluluga uygun bulmadığı için dışarı çikarir.
Benzetmek gibi olmasın sağ kolunu dirsegine kadar çemremis ocakdaki kaynar kazanın içine elini sokup üç kere kariştırdıktan sonra kurban etinden kemiği çikarmis odadaki oturan milletin biriktigi odadaki masanin üzerine getirip bırakmış..
Şaşkınlık içerisinde kalan insanlar kalkıp niyaz eylemiş,ziyafatını vermişler yolcu eylemişler.Daha senden korkulur sana birşey diyemeyiz demişler.
alamanyabeyleri

Erol Aybay
 
Erol Aybay allah ramet eylesin benim cok yakin bir akrabam olur bende bir gördümü kisaca anlatayi bizim köyde kurban kesildi kolunu sivadi kaynayan kazanin icinden dedikleri kemigi buldu ben cok korkmustum,bu gercek kayserinin büget köyünde oldu yani Annesinin köyüdür. Bu sayfadaki arkadaslara saygilarimi sunarim.

 HANIFI DEDEHANIFI DEDE


 Hanifi Dede Hanifi Arslan (1939-1985)


Hüseyin Ağa ve eşi Şerifeden dokuz çocuğu olur.
Ali Ağa vefat ettiğinde çocuklar yetim kalır.
Haydar   Aslan
Mustafa  Aslan
Mahmut  Aslan
Hanifi     Aslan
Esme      Aslan
Rabiye    Aslan
Ismail     Aslan
Aziz        Aslan
Hüseyin  Aslan

Hüseyin Ağanın oğlu Hüseyin Aslanın kayıp olduğu söylenir.

Ali Ağa abisi Huseyin Ağa vefat edince çocuklar yetim kalmasın diye eşi Kiraz Taşkın dan ayrılıp abisinin eşi Şerife Hanım ile evlenir ve Şerife Hanimdan bir oğlu olur Veyis Aslan.
Köy halkı tarafında olay kabul görmez  durum hoşnut karşılanmaz.
Dede ocağı olarak bilinen bu ocaktan Hanifi Dede Köy halkının kalbini kazanır ön sezgileri olagan dışı yaşanılanlar ve ayrıcalıkları ile yöre halkının da gönlünde terini alır.
Yaşamı boyunca evlenmeyen Hanifi Dede talihsiz bir ortamda hayatını kaybeder.
Köyümüzün son Dedesi olan Hanifi Aslanı saygı ile anıyoruz.
Devri daim olsun.

@beyleri


 Hanifi Dede Hanifi Arslan (1939-1985)

1985 yılının Aralık ayının bir kış günüydü. Gençler bir evde toplanmış içki içip eğleniyorlardı. İçlerinden biri üç gün sonra askere gidecekti ve onun şerefine arkadaşları bir eğlence tertiplemişlerdi. Gençler bir araya gelip içki içmek istediklerinde mutlaka bir bahane yaratıyorlardı ama o gün farklıydı ve bahaneleri de hazırdı.
Masada sohbet koyulaşmış daha önce askerliğini yapmış olanlar ha bire askerlik anılarını anlatıyordu. Masadakilerden bazıları hafif çakır keyf olmuş, dilleri peltekleşmeye başlamıştı bile. Bu arada masadan kalkıp sık sık dışarı gidip gelenler oluyordu. Bir ara dışarı gidenlerden birisi dönüşte;
“ Arkadaşlar, Hanifi Dede buraya gelmiş, şimdi dışarda, biraz alkolü galiba. Kendine gelsin diye sedire oturttum az sonra içeri gelecek” demişti.
Öbür gençler,” bu da nereden çıktı,”dercesine bir tavır alırken, askere gidecek olan genç, bu habere sevinmişti. En azından buraya kadar gelmişken askere gitmeden önce Hanifi Dedenin bir hayır duasını alırım diye düşünüyordu. Masada Hanifi Dedeye de yer açıldı.
Sabahtan öğleye kadar yağan kar durmuş yerini ayaza bırakmıştı. Gençler ise masayı biraz erken kurmuş, akşamın olmasını bile beklememişlerdi. Dışarı çıkıp dönenler hiç boş dönmüyorlar mutlaka yeni bir haber getiriyorlardı. Yine öyle oldu ama bu sefer getirilen haber hepsinin masadan dışarı fırlamasına neden oldu. Çünkü getirilen haber çok önemliydi. Hele böyle bir günde ve böyle bir eğlence ortamında.
“Arkadaşlar gördüğüme inanamayacaksınız. Demin dışarı çıkmıştım aşağı çatal yolda iki kişi gördüm. Gördüğüm kişiler davul zurna çalarak ziyarete doğru gidiyorlardı. Galiba Kızılpınar’da düğünü bitirmiş köylerine dönmekte olan davul zurna ekibi. Giderken de davul zurna çalıyorlar.
Gençler böyle bir fırsatı kaçırırlar mı? Hemen adamların önünü kesip eğlencelerine katılmalarını sağladılar. Masa daha da şenlenmişti. Davul zurna ile birlikte türküler söyleyip halaylar çekiliyor bu ara da da ha bire masaya yeni rakı şişeleri açılıyordu.
Herkes ayaktaydı ve davul zurnaya eşlik edip oyun oynuyorlardı. Eğlence odanın dışına da taşmış, bazıları hole çıkmıştı. O arada bir kargaşa oldu ve Gençlerden
( birinin ), Hanifi Dede’ye kuvvetli bir yumruk attığı görüldü. Hanifi Dede, biraz da alkolün etkisiyle sendeleyip yere düştü. Tam o sırada kafasını betonun köşesine çarpıp öylece yerde kala kaldı.  Hanifi Dede yerde boylu boyunca hareketsiz yatıyordu. Gençler ise ne yapacaklarını şaşırmış haldelerdi. İçlerinden birisi koşup köyün otobüsünü çalıştıran’ı buldu ve durumu ona anlattı. Bereket o gün otobüs Kayseri seferini yapmamıştı. Belki de günlerden Pazar dı onun için seferi yoktu. İyi ki yoktu yoksa Hanifi Dedeyi Kayseri’ye hastaneye yetiştirmek mümkün olmayabilirdi. Hemen otobüs hazırlandı ve hızlıca Kayseri’ye doğru yola çıkıldı. Ama tüm çabalara rağmen Hanifi Dede kurtarılamadı.
O çocuğun vurmasıyla yere düşmüş olan Hanifi Dede, hala kendindedir ve kendisine vuran çocuğa dönerek;
“Hiçbir suçum olmadığı halde bana niye vurdun” der. Onun cevap vermemesi üzerine de; “Karartın kaybolsun, bulunamayasın” anlamında bir ifade kullanır.
Bu konuşmayı birkaç kişiden daha duymuştum. Ama o gün masada bulunan ve tüm olaylara şahit olan ve bana bu olayların tüm detaylarını anlatan şahsa bu hususu doğrulatamadım. O böyle bir konuşmaya şahit olmadığını, zaten Hanifi Dede düştükten sonra hiç konuşmadığını söyledi.
........
..............
Hanifi Dedenin dede ocağının, Sarı İsmail dede ocağı olduğu söylenir. Yani o bir ocağa mensuptur. Kerametinin de buradan geldiğine inanılır.
Hanifi Dede bir densizin attığı yumruk sonunda 46 yaşında bu dünyadan koparıldı. O hiç evlenmemişti. Sol eli çolaktı. O elini hiç kullanamıyordu ve hep kalbinin hizasında tutardı. Onun bir adı da Çolak Hanifi’ydi. Arkasından gözyaşı dökecek ne bir eş ne de bir evlat vardı. Ama sevenleri onu hiç yalnız bırakmadılar. Mezarın oradan geçen herkes mutlaka Hanifi Dedenin mezarına uğrar duasını edip öyle gider. Mekanı cennet olsun
Anonim